Tatavla’dan Dolapdere’ye… iphone 5s, 8mm application(noir) – 2017 Gamze Türkkaynağı Link: https://vimeo.com/235238139
Cihan’ın Gördüğü
Yeni bir ardiyede herşey kaldığı yerden devam ediyor. Önceki ardiyedeki herkes taşınma sonrası farklı ardiyelere dağılmış, bir kısmı memleketine dönmüş bir süreliğine. Cihan bu yeni ardiyede masa başında daha çok. Bir ara televizyondaki fason reklamda ödüllü cep telefonuna merak sarıyor. Yarışmanın sahteliğini farkedince bu kez bize memleketinden birşeyler gösteriyor. Sonra elimizdeki kamerayı alıp ardiyeyi çekmeye başlıyor. Biz pek bir şey …
anıt
cihan, bu ülkenin artığını toplayarak geçimini sağlamaya çalışırken sağlığından olan yüzlerce toplayıcıdan sadece biri. güvencesizliğin, belirsizliğin ve kapitalizmin görünürde en şık, ama görünmez yerlerinde en vahşi sektöründe verilen kavganın altlarında… daha da altlarda isimsiz, kayıtsız suriyeli göçmenleri görmek mümkün, eğer görmek istiyorsak. bununla birlikte ümraniye, 28 nisan 1993 tarihinde yaşanan çöp dağının patlaması ve çöpün altında kalan 39 kişinin ölümü …
Çay vakti
Ardiyenin içinde ufak bir oda. Çay molası bu odada veriliyor. İçerde fazlaca yaşanmışlık izi var. kalabalık arttıkça sohbet derinleşiyor. Seçimlerden Diyarbakır mahallerine, kentsel dönüşümden geri dönüşüme uzanan ironik bir dil tüm basmakalıp politik ve çevreci söylemlerin tozunu alıyor. bilge, alper / artıkişler 19 nisan 2014
gezdirme vakti
Cihan, kaldıkları ardiyenin büyüklüğünü tarif etse de anlatmasının yetmeyeceğini farkediyor ve gezdirmeye karar veriyor. Onu takip ederek iki katlı bir binanın içine giriyorum. Çekilmesi istediği şeyler var:yukarıdan aşağıdaki kağıtların görüntüsü ve ardiyenin iç bölümleri gibi… Artık böyle bir bina yok, ama bu başka bir günün hikayesi… cihan, alper / artıkişler 18 nisan 2014
Tanışma vakti
Yerel seçimler öncesi Ümraniye çarşısı neredeyse tüm partilerin gösteri alanına dönüşmüş durumda. Partilerin sloganları şarkıları birbirine karışmasa da bu bayrak ve flama yoğunlundan gözleriniz yoruluyor. Meydanın ortasında bir toplayıcı arabası duruyor. Bir süre sonra Cihan, arabasını AKP standının önüne kadar götürüp oradaki sloganları ve vaatleri dinlemeye başlıyor. Bir anda tanışıveriyoruz. Ümraniye’den başlayıp Viranşehir’e uzanan hikayesini anlatıyor. Kendisine eşlik etme isteğimizi …
MR raporu
cihan’la bir sonraki görüşmemiz hastanede oldu. ümraniye’ye gelirken cihan’ı aradığımızda hastanede olduğunu söyledi. belindeki acıdan dolayı yürüyemeyecek hale gelmiş. hastaneye gittiğimizde cihan, sıra numarası elinde bekliyordu. ilk doktor cihan’ın yüzüne bakmadan kas gevşetici iğne verdi. ikinci doktor fıtık olabileceğini, mr raporu gerektiğini ve bu işi bırakması gerektiğini söyledi. üçüncü doktor, mr sonuçlarına baktığında cihan’ın fıtık olduğunu, mesleğini öğrenince de belini …
rastlaşma vakti
cihan’ların eski ardiyesinin çevresine gezinirken hurda toplayan bir arkadaşa denk geliyoruz. daha doğrusu elimdeki kamera onun dikkatini çekiyor ve bizimle sohbete başlıyor. yaşadığı bir ‘kaydedilme’ deneyimi üzerinden başlıyor sohbet. onun başına gelenler de bize etik dersi olarak geri dönüyor. 26 nisan 2014 alper / artıkişler
siz + biz
cihan’la ve diğer toplayıcılarla yaşadığımız tüm bu tanıklıklardan ve sohbetlerden sonra ardiyeden çıkıp ümraniye’nin halini anlama çabasıyla şehri meydan’dan otobüs durağına dek yeniden gezme çabasına giriyoruz. bu çalışmanın başındaki düşüncelerimize dönersek, ümraniye, beyoğlu gibi istanbul’un merkezlerin çevresi değil artık. kendi çevresini oluşturan ve kurgulayan başka bir merkez. belediye’nin bir sloganı var: “siz + biz: yeni ümraniye”. anlamı biraz karmaşık gibi …
cihan’ın gördüğü
Yeni bir ardiyede herşey kaldığı yerden devam ediyor. Önceki ardiyedeki herkes taşınma sonrası farklı ardiyelere dağılmış, bir kısmı memleketine dönmüş bir süreliğine. Cihan bu yeni ardiyede masa başında daha çok. Bir ara televizyondaki fason reklamda ödüllü cep telefonuna merak sarıyor. Yarışmanın sahteliğini farkedince bu kez bize memleketinden birşeyler gösteriyor. Sonra elimizdeki kamerayı alıp ardiyeyi çekmeye başlıyor. Biz pek bir şey …
taşınma vakti
Beklenen ya da tahmin edilen oluyor. Seçimlerden 2 gün sonra toplayıcıların kaldığı metruk binanın önce elektriği kesiliyor, ardından yıkım tebligatı geliyor. Yeni bir ardiye bulunuyor ve oraya da biriktirilen artıklar taşınıyor. Cihan da Kasım da 4 tonu büyük bir hızla kamyona yüklüyorlar. Çay içilen odada da Ahmet Kaya’dan mı, mum ışığından mı, buradan ayrılmaktan mı, yoksa konuşulanlardan mı kaynaklanıyor bilinmez …
seçim sonrası
Seçimlerden sonraki gün. Seçim günü ardiyede işe çıkmamıştı kimse. “Bugün dışarda görünmeyin.” diye bir uyarı almışlardı. Bir sonraki günse herkes sabahtan işe çıkmış. Ardiye sessizdi. Bugüne özgü, ardiyeye gelen ‘kaliteli’ kağıt sayısında bir artış var. Önemli bir kısmı seçim ilanları ve broşürler… Kurulan her bir kadrajın bir anlamı varmış gibi görünse de aslında o anın tek anlamı kağıtların üzerinde yürümenin …
seçim vakti
Yerel seçim sonuçlarının açıklandığı akşam, aynı zamanda bir haftadır toplanan malların hesabının ardiyede yapıldığı ana denk düşüyor. Açılan sandıklar %1’den %50lere doğru ilerliyor. Ümraniye’de ve Urfa’da kimin kazanacağı merak ediliyor en çok. Urfa ve ilçelerindeki sonuçlar zamanla daha da önem kazanıyor. Bazı yerlerdeki %7lik sonuçlar bile mutlu edebiliyor. Sonra hesaplar başlıyor. Oyların miktarından bağımsız kağıt, plastik, demir ve alüminyumun miktarı …
Ayrıştırma vakti
Cihan topladıklarını ayrıştırıyor ardiyede, plastikler bir yere, kağıtlar başka bir yere, demir ve alimünyum da uzak bir yere tasnif ediliyor. Bu çuvalı günde 4 kez dolduruyor ve boşaltıyor. Kaydederken yorulduğumu hatırlıyorum. Cihan’sa bir makine hızıyla gün bitmeden yeniden toplamaya çıkmak için çuvalı ayrıştırarak boşaltıyor. alper / artıkişler 20 nisan 2014
Tarlabaşı
İzlemekte olduğunuz bu görüntüler Erhan Arık tarafından 2010 yılında kaydedildi. Erhan’ın ‘Metropol Sürgünleri’ isimli, Tarlabaşı özelinde kentsel dönüşümün mağdur ettiği insanları anlattığı ve birçoğumuz için o zamanın fotoğrafını en doğru veren çalışmalardan biri. Hurdacılık yapan Aslan ile o zamanlar konuşmuş. Ancak buradaki vidyolarda da olduğu gibi her yaptığınız görüşmeyi ve çekimi belgesele koymanız mümkün olmuyor. Dolayısıyla bu görüntüler de o …
ümraniye yolu
Beyoğlu’ndan Ümraniye’ye gidebilmek için en pratik yollardan biri öncelikle Üsküdar’a ulaşmak. Üsküdar Ümraniye’yi denizden ve Boğaz’dan saklıyor. Kadıköy’den de gidebilirsiniz, ama daha uzun bir otobüs yolunu göze almanız gerekir.Çamlıca tepesini aştıktan sonra karşınıza çıkan bu ilçe yaklaşık 30 yıl önce İstanbul’un değil ama kentleşmenin ve endüstrinin İstanbul için bir tür sınırıymış. Şimdi ise arkasındaki Çekmeköy, Sancaktepe, Sultanbeyli ilçelerine bu varoşluk …
Ömer Hayyam Caddesi
Bu kez Ömer Hayyam Caddesi’ne gidebildim. Aynalıçeşme’de bir zamanlar kaldığım evin yanındaki hurda deposuna uğramak niyetindeydim. Ancak bu kez de depo kapalıydı. Ömer Hayyam Caddesi’nin kıyısındaki sokakta duran ikinci el eşya mağazasında bitiremediğim bir televizyon alışverişini hatırlayıp mağaza sahibi amcanın ermişliğine güvenerek içerde birkaç saat misafiri oldum. Anlattıkları bir çoğumuzun bildiği şeylerdi aslında, ama buraları terketmek zorunda kalanların yaşamlarının, eşyaların …
Gezi Parkı
Bundan yaklaşık bir yıl önce ‘büyük temiz siyasetlerin’ sokağa attığı artık fikirler birleşip bir parka yerleşti. Niyetleri Taksim’deki Gezi Parkı’nın ‘temizlenmesine’ karşı çıkmaktı. Sonra olaylar gelişti, ‘büyük temiz siyasetler’ kendi artıklarıyla yüzleşmemek için can yakmaya başladı. Bazılarımızın canı çok yandı, bazılarımızda yanacak can da kalmadı. Bu vidyo, hurda toplayarak geçimlerini sağlayan kadınlarla gezi direnişi sırasında bir karşılaşma anına aittir. güliz, …
Dolapdere
Gezi Parkı’ndan çıkıp Talimhane’de turist kafilelerinin arasından sıyrılıp Dolapdere’ye iniyoruz. Dolapdere’de ikinci el pazarı… Artık bırakılmış herşey kendi doğal dağınıklığında… Pazarlıklar da alışverişler de çalınan şarkılar da tezgahlarda bulduklarımız da bize dair şeylere dönüşmüş. Beyoğlu’ndan çıkmak gerekiyor artık… şiar, bilge, alper / artıkişler 15 nisan 2014
Taksim Meydanı
Burası şehrin kalbi. İstanbul’da görünürlüğün merkezi. Hakkında birçok planların yapıldığı, her yerinde coşkulu ve acı dolu hatıralar içeren, egemenlerin kendi mühürlerini vurmak için herşeyi yaptıkları bir alan. Betona dönüşmüş haliyle, her tarafından gezinen polisleriyle, turistleriyle, çalışanlarıyla, bekleyenleriyle, TV kameralarıyla bu ülkenin bir başka küçük kozmozlarından biri. Dolayısıyla bu ülkede ne yaşanıyorsa bunun bir yansıması çıkıyor karşınıza bu meydanda. Toplayıcılar için …
Galatasaray Meydanı
Aslında niyet, Galatasaray Meydanı’ndan Ömer Hayyam köprüsüne doğru, cadde üzerindeki ikinci el dükkanlarında dolaşmak ve burada çalışanlarla sohbet etmekti. Meydan’ın hemen yanındaki binanın yıkımında durduk. ‘Kirli duvar dokusu’ ismiyle internette pazarlanabilecek görsellerde dolu, elinde fotoğraf makinası ile biz dahil orada gezinen birçok kişiyi bir süre durduran heybetli bir yıkım gerçekleşiyordu Meydan’ın hemen yanında. Yıkımı gerçekleştiren işçiler ve çıkanları bekleyen hurdacılar …
Yeni Çarşı Caddesi
Galatasaray Meydanı’ndan aşağıya inen yol, Yeni Çarşı Caddesi, toplayıcıların çıktığı zor bir yokuş. Birçoğu arabayla çıkmıyor, sırtlarında çuvalla bu yokuşu bitirmeye çalışıyorlar. Cadde sakinlerinin artıkla kurduğu ‘karmaşık’ bir ilişkisi var, caddenin sakinleri de oldukça çeşitli görünüyor. Sınıflar ve farklı diller arasında hızlıca gidip gelmek mümkün 50 metre içerisinde… Caddedeki yoğun tarih gösterisinin ve dönüşümün içeriğini anlamak zor, ocakcı abi caddenin …
Topçekerler Sokağı
“Beyoğlu’nun arka sokakları” diyerek pazarlanan şey bu vidyoda gördüğünüz gibi… İstiklal Caddesi’nin bilinçaltı, artığı, caddenin gösteri alanına oranla burası yarı görünmezlik, yarı gösteri alanı. Herkesin herşey olabildiği bir yer. Bir de burada kağıda, plastiğe çıkanlar var. Eğlence alanlarında dümdüz sınıf çelişkisi fotoğrafları veriyorlar her yürüyüşlerinde… Çoğunlukla geldikleri ya da gittikleri yerse Tarlabaşı. Baudelaire “Kötülük Çiçeği”nde toplayıcılardan bahseder. Belki de ilk …
Tünel
İstiklal Caddesi’nin birkaç bölgesinde olduğu gibi Suriye Pasajı’nın hemen yanında, akşamüstlerine doğru bir artık yığını oluşuyor. Önce belediyenin logosonu taşıyan özel bir şirketin nitelikli atık toplama aracı, ardından belediyenin çöp toplama aracı bu yığını kısa sürede eritiyor. Araçtan önce artık yığının içindeki birkaç nesne hem geçenler hem de artığın birikmesini bekleyenler tarafından toplanıyor. Yanıma, üzerindeki iş kıyafetiyle çevredeki restoranlarda çalışıyor …
Suriye Pasajı
Çuvalın peşinde girdiğimiz Suriye Pasajı’na İstiklal Caddesi’nin yarattığı hisse dair bir sürü yabancılaşmayla girdik. İkinci el denilen şeyin kaç el değiştirdiğini hesaplayarak ‘by retro’ mağazasına girdik. Burası Çukurcuma gibi değil, benzediği yerler, haller olsa da farklı, tarif edemediğimiz bu şıklığın bi ‘garipliği’ var. Tüm İstanbul bir tarihi film seti olsaydı, burası da filmin kostüm tasarım yeri olurdu herhalde. Oysa biz …
İstiklal Caddesi (meydan’dan tünel’e)
Antikacılardaki “O eski evler…” sözünün yankısıyla Çukurcuma’dan ayrılmadan önce yol ağzındaki ahşap metruk bina tüm kasvetiyle beni durduruyor. Bir an oradan ayrılmak zor geliyor. Bir tarafında duvarına ilan yapıştıran genç, diğer tarafında çöp konteyneri ve konteynerin yanına atılmış kıyafetler, nesneler…Bina, taşıdığı anlamların yükünden yıkılacak neredeyse… Konteynerin ardında biri beliriyor bir süre sonra. Kamerayı kapatmak gerekiyor. Gördüğümü gösteriye dönüştürmeden bir anlam …
Çukurcuma
İstanbul’da ‘nitelikli’ atığın kalbine doğru ilerliyoruz. Sağımızdan solumuzdan kağıt toplayıcıları ve hurdacılar geçiyor. Tarlabaşı’nda bir toplayıcı abi “Siyah-beyaz resimlerin para ettiğini 3-4 yıl önce öğrendim demişti.” Arkadaşının Beyoğlu’nun çöpünde resim de bulduğu oluyormuş, getirip Çukurcuma’da antikacılara satıyorlarmuş. Çukurcuma, İstanbulla büyülenmek isteyen her turist için egzotik bir yer. Bir açık hava müzesi, güncel sanat yerleştirmesi gibi duruyor sokakta da içerde bilinçli …
Galata
Yıllar önce Express Dergisi’nde İstanbul’da mutenalaştırmanın (gentrification) 3 aşamasından bahsediliyordu. Örnek olarak gösterilen semt de Galata’ydı. Derginin konu aldığı raporda Galata’nın, mutenalaşmanın son aşamasına geldiğini anlatıyorlardı akademisyenler. İlk aşaması kiraların düşük olduğu bir semte fakir sanatçıların taşınmasıyla oluyormuş, onların varlığı ile semtin ‘otantik dokusu’ bir izlenceye dönüşürken ve semtin popülerliği artarken, kiralarda kıpırdanmalar başgösteriyormuş. Zamanla (1 yıl – 5 yıl?) …
Tophane
2012’de DEPO’da “Agir u Govend” (Ateş ve Düğün) vidyo sergisini Oktay (İnce), Özge (Çelikaslan) ve toplayıcı arkadaşlarla yaptığımızda Ankara’da kağıtçıların yaşamlarının ardındaki zorunlu Kürt göçünü ve görsel belleğimizi eski televizyonlarla birlikte “herkes herşeyleşiyordu” diyerek Tophane’ye gelmiştik. Görüntü’nün sopası yok, 2 sene sonra yarı gönüllü yarı zorunlu bir göçle bu kez kendimi Tophane’de buldum. 2009’da “İstanbul’un Artığı” fikrini Ali (Saltan) ile …